Arnavutluk demek, dağlar, Ortaçağ şatoları, tepelere yerleşmiş kasabalar, şeker kumundan plajlar ve hiç dinmeyen yaz güneşi demek. Balkanların güneybatısında yer alan Arnavutluk’un komşularına benzeyen yanları var belki ama onu Arnavutluk yapan kendi hikayesi. Farklı imparatorlukların yönettiği bu gururlu halkın tarihini bugün en net biçimde Arnavutların kendisinde, Arnavutluk mutfağında ve Durrës’deki Roma dönemi amfitiyatrosu gibi tarihi eserlerde görebiliyoruz. Dağlarla kaplı başkent Tiran’da, Arnavutluğun evrimini değişen mimari tarzlarda ve Bunker Müzelerinde görebiliyoruz; bir de hava karardığında kendini gösteren bar kültürüne dikkat. Bu arada ülkenin orta güneyindeki Berat’ta beyaz boyanmış Osmanlı villaları Osum Nehri boyunca yan yana dizili duruyor ve kültür gezisi planlarına doğal zenginlikler katıyorlar. Pek çokları için bu ülkenin asıl çekici yanı ise Arnavutluk Nehri boyunca uzanan güzelliklerde gizli. Buradaki beyaz kumlu ve kiremitli plajlar İyon deniziyle buluşuyor ve Saranda gibi hiçbir eksiği olmayan tatil kasabalarına eşlik ediyor.