Roma, Londra, Paris ve Budapeşte... Bu ikonik şehirlerin sokaklarında dolaşmak, kendinizi bir film yıldızı gibi hissetmenize yol açabilir. Özellikle de kaldığınız otel ünlü bir filmin veya dizinin arka fonu olarak hizmet vermişse... Bu yazıdaki mekanlar size ilham verecek ve bu muhteşem destinasyonlarda kendi senaryonuzu yazmayı isteyeceksiniz.
Venedik oldum olası film severler için efsanevi bir şehirdir. Buna rağmen “Mission: Impossible” serisi,Dead Reckoning Part One bölümüne kadar Venedik şehrini hiç kullanmamıştı. Yönetmen ve yazar Christopher McQuarrie, filmin yıldızı Tom Cruise ile 14 yıldır burada çekim yapmayı planlıyordu. Ve beklediklerine değdi. Venedik'i daha önce hiç görülmemiş bir şekilde gösteren planlar ve San Marco Meydanı'ndaki Venedik Gotik mimari simgesi olan Doge Sarayı'nda çekilen muhteşem Beyaz Dul partisi gibi sahneler izleyicileri büyüledi. Ayrıca Cruise ve diğer ekip üyelerinin kaldığı The Gritti Palace, a Luxury Collection Hotel, Venice'de de çekimler yapıldı. Büyük Kanal'a bakan ve 1475'te inşa edilmiş bu yapı, bir zamanlar Doge'nin konutuydu. Bugün burası, konuklarına lagün şehrinin muhteşem manzaralarını ve geçmiş dönemlerin ihtişamını yaşatıyor. Ayrıca otelin Baş Danışmanı eşliğinde yapacağınız özel bir Riva Yat Deneyimi ile, Ethan Hunt gibi sizi de Venedik'in kanal sisteminde güzel bir gezinti bekliyor.
Her yaştan ve kültürden izleyiciyi bir araya getiren bir sinema klasiği arıyorsanız Harry Potter serisinden daha iyisini bulmazsınız. Filmin yapım şirketi, Northumberland'daki Alnwick Kalesi'nden Oxford Üniversitesi'nin Bodleian Kütüphaneleri'ne kadar bölgedeki tarihi binalarıçok yaratıcı bir biçimde kullandı.Hogwarts'ın dış ve iç sahnelerinin çekimleri bu mekanlarda yapıldı. Harry Potter ve Sırlar Odası filminin çekimleri için St. Pancras, London, Autograph Collection, J.K. Rowling'in kitaplarıyla uyumlumuazzam bir büyüklüğe, kırmızı tuğla bir cepheye ve karmaşık çatı kulelerine sahip mükemmel bir yapı. Büyük bir Harry Potter hayranıysanız, burada kalmak Platform 9 ¾'da fotoğraf çektirmek için King's Cross İstasyonu'na yürüyüş mesafesinde olmak anlamına gelecektir.Gryffindor atkınızı boynunuza sarıp Hogwarts Ekspresi’ne yetişme heyecanını yeniden canlandırmak için 'kaybolan' bagaj arabasının yanında poz vermeyi de unutmayın. Ve eğer Spice Girls hayranıysanız, St. Pancras, London, Autograph Collection, grubun Wannabe müzik videosuna ev sahipliği yaptığı için ilginizi çekecektir. Ayrıca neden bir gününüzü spa terapisine ayırıp Spice Girls elemanlarından Victoria kadar özel hissetmenizi sağlayacak bir bakım seansının tadını çıkarmayasınız ki?
Patricia Highsmith'in 1955 tarihli gerilim dolu psikolojik romanının en iyi ekran uyarlaması olan Yetenekli Bay Ripley, neredeyse tamamen İtalya'da çekildi. Bu muhteşem prodüksiyon, açıkçası İtalya’ya yazılmış bir aşk mektubu gibiydi ve Roma dahikayeninönemli bir parçasıydı. Hollywood'un klasik altın çağı olan 1950'lerin sonlarında geçen filmde, yapımcıların Ripley'in gösterişli otel odası için The St. Regis Rome'u seçmeleri şaşırtıcı değildi. 19. yüzyılın sonlarına dayanan ve şehrin en güzel saraylarından birinde bulunan otelin mimarisi ve çevresindeki sanat eserleri , genç Amerikalı milyoner Dickie Greenleaf'in hayatına gerçekçilik katıyordu. Jude Law'ın canlandırdığı karakterin bu mükemmel dünyayı bırakmak istememesi hiç de şaşırtıcı değildi. Ayrıca Matt Damon'ın canlandırdığı Tom Ripley'in de bu lüks hayatı yaşamak istemesi de bu otelde konaklayanların kolaylıkla anlayabileceği bir durum.
Londra'nın tarihi merkezi, Bond serisinden Paddington Bear'e kadar birçok film yapımcısının ilham kaynağı olmuştur. Rowan Atkinson'ın benzersiz performansıyla sinema tarihinin en unutulmaz anti-kahramanları arasına girdiği Johnny English Strikes Again filminde; London Marriott Hotel County Hall, MI6'i temsil eden İngiliz Hükümeti casusluk departmanı MI7'nin genel merkezi olarak kullanılır. Emeklilik günlerinde buraya davet edilen English, otelin engüzel döşenmiş tarihi Kral George V toplantı odasında MI7’in şefi Pegasus'la görüşür. Buranın benzersiz ortamı English’in sergilediği slapstick mizahı ve sakarlıklarıyla çarpıcı bir karşıtlık oluşturur. Etkileyici bir tarihi bina olan County Hall, Thames Nehri'ne bakıyor ve Parlamento Binası, Big Ben ve London Eye ile yan yana duruyor. Bu olağanüstü tarihi mekanları gece aydınlatılmış halde görmek, arkanızda bir kamera ekibi olsun veya olmasın, başlı başına sinematik bir deneyim sunuyor.
Matt Damon'ın bir diğer başarısı olan “Bourne” serisi, 2002'de The Bourne Identity ile başladı ve CGI'dan daha fazla gerçek mekan tercih edilmesi, filmin gerçekçi sahnelerle, çok sevilen, yüksek oktanlı bir gerilim serisine dönüşmesini sağladı. Sokaklarında tarih ve entrikanın benzersiz biçimde karıştığı Berlin şehri, hafızasını kaybetmiş eski bir gizli ajan olan Jason Bourne'un cinayetle suçlandığı devam filmi The Bourne Supremacy için mükemmel bir arka plan oluşturdu. Filmde, adını temize çıkarmaya çalışan Bourne Almanya'ya gider. Kedi fare oyunu oynadığı CIA patronu Pamela Landy'yiThe Westin Grand Berlin, Germany'e kadar takip eder veburada büyük lobiden geçerek 30 metre yüksekliğindeki atriyumu olan devasa merdiveni kullanarak şık süitine girer. Bu otelde kaldığınızda Brandenburg Kapısı'nın yanı sıra Alexanderplatz ve Dünya Saati gibi diğer film mekanlarına da yakın olacak, kendinizi hem gerçek hem de kurgusal tarihi olayların geçtiği canlı, adeta nefes alan bir film setinde yaşıyor gibi hissedeceksiniz.
Karizmatik karakterlere odaklanan casus filmleri arasında Bond en önemlirole sahiptir.Onun maceralarında her zaman jet sosyetenin mekan edindiği, ağzınızı açık bırakacak ortamlar öne çıkar.. Kayak pistlerindeki kovalamaca sahnelerinden turkuaz sulardan çıkan bronzlaşmış güzel karakterlere kadar pek çok ikonik sahneye sahip olan Ian Fleming imzalı bu kitap serisinin uyarlamalarında, İtalya'nın pek çok kez yer alması hiç de şaşırtıcı değildir. The Spy Who Loved Me'de (iddiaya göre Roger Moore'un Bond rolünü canlandırdığı filmler arasındaki favorisi), Sardunya'daki Hotel Cala di Volpe, a Luxury Collection Hotel, Costa Smeralda zamansız zarafetiyle izleyicileri büyüler ve 1960'lardan bu yana mutlaka ziyaret edilmesi gereken bir yer olmayı sürdürür. Bir Bond femme fatale’i gibi veya Bond'un kendisi gibi giyinin, terasta yerinizi alın ve elinizde şampanya kadehiyle Sardunya gün batımlarının en güzelini seyrederken tüm gözlerin üzerinizde olduğunu hissedin.
Tuna Nehri'yle birbirindenayrılan Buda ve Peşte,Macaristan'ın başkentini film yapımcıları için son derece etkileyici bir yer haline getiren iki bölgeye adını veriyor. 1972 Olimpiyatları'nda yaşanan olayları aktaran vurucu hikayesiyle Steven Spielberg'in etkileyici draması Münih, Paris ve Roma gibi birkaç Avrupa şehrinin yerini alabilecek etkileyici bir arka plana ihtiyaç duyuyordu. Budapeşte'nin zengin ve ihtişamlı mimarisimuhteşem bir seçenek oluşturdu. Bu şehirde yürüdüğünüzde, Budapeşte’nin hem gezginler hem film yapımcıları tarafından neden bu kadar sevildiğini hemen anlayacaksınız. Münih'in Londra'da geçen sahneleri için Budapest Marriott Hotel kullanılmış olsa da, burada konakladığınızda otantik bir Budapeşte deneyimi yaşayacak ve Tuna Nehri'nin, muhteşem Buda Kalesi'nin ve Gellért Tepesi kalesinin muhteşem manzaralarını seyredebileceksiniz.
New York'ta geçen ve hepimizin bağımlısı olduğumuz komedi dizisi Friends, belki de televizyon dizileri furyasının en büyük küresel ürünü.Dünyanın herhangi bir yerinde yaşayıp da bu dizinin akılda kalıcı müziğine eşlik etmeden durabilecek kimse var mıdır? Dizinin 1998'deki iki bölümlük dördüncü sezon finali Londra'da çekildi ve böylece dizinin hayranları İngiltere'nin başkentiyle özel bir bağ kurdu. Joey ve Chandler arasında geçen birkaç sahnenin çekildiği London Marriott Grosvenor Square Hotel’de kaldıklarında, kahramanlarımız turistik yerleri gezmiş, York Düşesi Sarah Ferguson ile fotoğraf çektirmiş ve turistik eşyalar satan bir sokak satıcısını canlandıran Richard Branson ile tanışmışlardı. Başkentte birkaç gece geçirmek için yanınıza arkadaşlarınız alın ve bakın bakalım bu efsanevi karakterlerin ayak izlerini takip ederken çevrenizde ünlü birilerini görecek misiniz.
Idris Elba, eleştirmenlerin çok sevdiğiİngiliz psikolojik suç gerilim dizisi Luther’de Londra'nın unutulmaz bölgelerinde çekim yaparak canlandırdığı karakteri daha da ihtişamlı hale getirdi. Dizinin beşinci bölümü, mükemmel bir konuma ve geniş, aydınlık iç mekanlara sahip Renaissance London Heathrow'da çekilmiş bir sahneyle başlıyor. Kendisine Altın Küre ve başka birçok ödül kazandıran performansıyla Elba'nın canlandırdığı DCI Luther, İngiliz TV dramalarının bir simgesi haline geldi. Harika bir konumda bulunanbu otelde kaldığınızda, bir jet sosyete karakteri gibi davranıp canınız çektiği anda Rio'ya uçabilirsiniz. Ya da sadece otelin tadını çıkarıp, ses geçirmez pencerelerden havaalanı pistinin inanılmaz manzaralarının tadını çıkarabilirsiniz. Ayrıca burası sosyal medya paylaşımlarınız ve hikayeleriniz için de heyecan verici bir fon olabilir.
Yayınlanma tarihi: Şubat 27, 2025
Norveç Fiyortlarından İspanya Plajlarına Yaz Gündönümü Kutlamaları Rehberi
Marriott Bonvoy™'a katılın ve ücretsiz geceler için puan kazanın.
Ücretsiz Üye OlunTelif Hakkı © 1996 - Marriott International, Inc. Tüm hakları saklıdır. Şirkete Özel Bilgiler